15 Mayıs 1919’da Yunan birliklerinin İzmir’e çıkması, Anadolu’daki işgal sürecinin başlangıcı oldu. İngiliz, Fransız ve Amerikan gemilerinin desteğiyle başlatılan bu işgal, Yunanistan’ın “Megali İdea” adını verdiği büyük Yunanistan hayalini gerçekleştirmek için önemli bir adım olarak görülüyordu. Ancak bu süreç, Anadolu’da Türk varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimin de habercisiydi. İşgalin ilk günlerinde yaşanan katliamlar, Türk halkının direniş ruhunu körükledi. Hasan Tahsin’in işgale karşı attığı ilk kurşun, milli mücadelenin sembolü haline geldi.
Yunan ordusunun ilerleyişi 1920 ve 1921 yıllarında Anadolu’nun içlerine kadar uzandı. Ancak 23 Ağustos 1921’de başlayan Sakarya Meydan Muharebesi, Türk ordusunun direnişiyle Yunan kuvvetlerini durdurdu. Bu zafer, yalnızca askeri değil, moral açısından da dönüm noktasıydı. 1922 yılına gelindiğinde tek seçenek kalmıştı: kesin bir taarruz ile düşmanı tamamen Anadolu’dan atmak. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’den başlatılan Büyük Taarruz, dört gün içinde Yunan ordusunu imha noktasına getirdi.
Türk ordusunun kararlı ilerleyişi, 30 Ağustos’ta Dumlupınar Zaferi ile taçlandı. 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşu, hem askeri hem de siyasi açıdan işgalin sonunu getirdi. Türk halkı, üç yılı aşkın süren işgalin ardından özgürlüğüne kavuştu. Yunan ordusu büyük kayıplar vererek geri çekildi ve Anadolu’daki planları boşa çıktı.
Askeri bozgun, Yunanistan’da derin siyasi sarsıntılara yol açtı. “Küçük Asya felaketi” olarak anılan bu yenilgi, hükümet darbesi ve Kral Konstantin’in tahttan çekilmesiyle sonuçlandı. Yenilginin sorumlusu gösterilen üst düzey devlet adamları ve komutanlar yargılanarak idam edildi. Böylece Anadolu macerası, Yunanistan için yalnızca askeri bir yenilgi değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir felakete dönüştü.
Yunan ordusunun başkomutanı Nikolaos Trikopis, esir düştüğünde Mustafa Kemal Paşa tarafından büyük bir nezaketle karşılandı. Yıllar sonra yaptığı açıklamalarda, Anadolu’ya çıkmanın büyük bir hata olduğunu, Yunanistan’ın yabancı güçlerin oyununa geldiğini ve bu savaşın hem Türkler hem de Yunanlar için ağır kayıplara yol açtığını ifade etti. Trikopis, Atatürk’e duyduğu hayranlığı dile getirerek her 29 Ekim’de Türk elçiliğinde saygı duruşunda bulundu.
Yunan ordusunun geri çekilişi sırasında köyler yakıldı, masum siviller katledildi. Uşak, Alaşehir, Manisa ve çevresindeki kasabalar büyük yıkıma uğradı. Binlerce sivil diri diri yakıldı, şehirler kül oldu. Tarihçi Lord Kinross, bu manzarayı “şehirlerin harabeye döndüğü bir felaket” olarak tanımladı. Amerikalı tarihçi Justin McCarthy ise işgal sürecinde yüz binlerce Türk’ün öldürüldüğünü vurguladı.
Mobil Alt Banner